Psykhe, Miletos
kralının üç kızının en güzeli idi. Gerçekten o kadar güzel, o kadar alımlıydı
ki görenler onu Aphrodite sanıyorlar ve ona tapınıyorlardı. Aphrodite, bir
ölümlü ile karıştırılmaktan hiç hoşlanmamıştı. Bu yüzden bir gün, oğlu Eros’u
yanına çağırdı ve Psykhe’yi, dünyanın en çirkin erkeğine âşık ederek
cezalandırmasını istedi. Eros, annesinin isteğini yerine getirmek için hemen
yola koyuldu.
Psykhe’yi bulduğunda,
çok gururlu olan ve kimseye âşık olmamakla övünen bu genç kızı, dünyanın en
çirkin, en kötü erkeğine âşık etmeye niyetliydi ancak, kalbini nişan alarak oku
atmak üzereyken, Psykhe’nin güzelliği aklını başından aldı. Onu başkasına âşık
etmek isterken kendisi âşık olmuştu. Psykhe’yi alıp sihirli bir saraya götürdü.
Kanatlı güzel
delikanlı, gece karanlık düştükten sonra, kendini göstermeden saraya giriyor ve
sevdiği ile buluşuyordu. Sihirli sarayda bir insanın isteyebileceği her şey
vardı. Oysa Psykhe’nin tek istediği, kendisini deliler gibi seven bu
delikanlının yüzünü görmekti. Fakat Eros bunu kabul etmiyordu, gece hep
karanlıkta geliyor ve güneş doğmadan da gidiyordu, akşamları sarayda ateş ya da
mum yakılmasını yasaklamıştı. Psykhe ne kadar yalvarsa da fayda etmedi.
“Aşkımızın
sırrını kalbinde taşıdığın sürece mutlu olacaksın.”
dedi Eros; “Beni görmeyi aklından bile
geçirme, kim olduğumu ya da kimin oğlu olduğumu öğrenme, bilmeden, tanımadan
beni körü körüne sev. Senden gizlenen şeyleri öğrenmeye çalışarak, mutlu olma
fırsatını elinden kaçırma.”
Psykhe de bunu kabul
etmiş, Eros’u görmeden, kim olduğunu bilmeden körü körüne sevmişti. Birlikte
çok mutluydular ancak Psykhe’nin kız kardeşleri, onların bu mutluluğunu
kıskandılar. Bir gün kardeşlerini ziyarete geldiklerinde ona, sevdiği
delikanlının, dünyanın en çirkin, en iğrenç, en vahşi görünüşlü adamı olduğunu
söylediler.
“Eğer
güzel bir delikanlı olsaydı, sevdiğinden yüzünü gizlemezdi, seni böyle ıssız
bir sarayda tutmazdı.” dediler. Ona, gece sevdiği
gelmeden önce, yanan bir lambanın üzerine vazoyu ters çevirip koymasını
söylediler. Böylece, Eros uyuduktan sonra vazoyu kaldırıp, aydınlıkta onun
yüzünü görebilecekti.
Psykhe, merakına engel
olamayarak kardeşlerinin dediğini yaptı. Çirkin ve iğrenç bir erkek görmeyi
beklerken genç ve çok yakışıklı bir erkekle karşılaşmıştı.
Eros’un yakışıklılığı,
dünyadaki başka hiçbir erkekle kıyaslanamazdı. Yüzü tarif edilemeyecek kadar
güzel bu delikanlıyı görünce, Psykhe’nin ona duyduğu aşk daha da arttı.
Sevdiğini alnından öpmek için eğildiğinde, elindeki tabağı düz tutamadığından,
içinde fitil bulunan lambanın kızgın yağından bir damla, Eros’un çıplak omzuna
damladı. Eros, duyduğu acıyla sıçrayarak uyandı. Sevgilisinin kendisini
dinlemeyip yüzünü görmek için ona oyun oynadığını anlayınca, hemen kanatlarını
açıp uçarak, oradan uzaklaştı.
Eros’un gitmesiyle,
Psykhe için yaptığı büyülü saray da bozuldu. Psykhe, üzüntüden ne yapacağını
bilemez olmuştu. Hatası yüzünden, dünyada her şeyden çok sevdiği kişiyi
kaybetmenin acısıyla yollara düştü. Sevdiğini tekrar bulma ümidiyle tüm dünyayı
dolaştı, sayısız yerler gezdi ama bir türlü Eros’un izine rastlayamadı.
Nihayet dolaşmaktan
bitkin bir hâlde, Aphrodite’nin sarayının kapısını çaldı. Onun kendisine
acıyıp, oğlunun yerini söyleyebileceğini düşünmüştü ancak Aphrodite, ona yardım
etmek bir yana, onu bir köle olarak çalıştırmaya başladı.
Zavallı Psykhe,
sevdiğine ulaşabilmek için buna da razı oldu ve tek kelime dahi etmeden,
kendisine emredilen her şeyi yaptı. Eros için her türlü acıya katlanmaya razı
oldu. Nihayet bir gün Eros’un yanan omzu iyileşti ve kendisine bu kadar
yürekten bağlı olan sevgilisinin kaderini değiştirmek için Olympos’a gitti.
Zeus’un ayaklarına kapanıp, Psykhe’nin kurtarılması ve kendisine eş olarak
verilmesi için yalvardı. Zeus, onun isteklerini kabul ederek Hermes’e,
Psykhe’nin Olympos’a getirilmesini emretti. Psykhe tanrılar katına getirildi ve
orada, hayatta her şeyden daha çok sevdiği erkekle evlenerek, çok mutlu bir
hayat sürdü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder