Odysseus ile Nausikaa


Tanrıça Athena, bir arkadaşı kılığında, Phaiak Prensesi Nausikaa’nın rüyasına girer ve onu şu sözlerle kışkırtır:

“Ne de kaygısız doğurmuş, Nausikaa,
anan olacak kadın seni!
Güzel rubaların kalmış yüzüstü,
oysa geldi çattı evleneceğin gün,
hazırlık yapmalısın düğüne,
güzelce giyinip kuşanmalısın,
seni sevenler de giyinip kuşanmalı.
Dillere destan olur böyle düğünler,
mutluluk getirir babana, ulu anana.
Tan ağarırken gidelim yumaya,
geleyim ben de tutayım işi bir ucundan,
çabucak olsun bitsin bu iş,
uzun zaman kız kalamazsın nasıl olsa.” (Od. VI, 15 vd.)

Odysseus ile Kirke


Büyücü tanrıça Kirke, tıpkı Kalypso gibi, Odysseus’un serüvenlerinde başlıca rol oynayan kişilerdendir. Güneş Tanrı Helios’la, okyanuz kızı Perseis’ten doğmadır denir kimi efsnelerde, kimine göre de Hekate’nin kızıdır ve büyücülüğü ondan almıştır.
Efsaneler Kirke’nin, Aiaie Adası’nda oturduğunu belirtirler. Bu adanın nerede olduğu az çok belli, çünkü bugün de İtalya’nın Sardunya karşısındaki Etruria kıyılarında, “Capo Circeo” diye anılan bir yer var ama bu bir ada değil, bir burundur. “Aia”, “gaia”, yani toprak anlamına geldiğine göre, efsanenin bu konuda bu kadarcık yanılması doğaldır.

Aiolos’un adasından kovulduktan, yamyam Laistrygonlara epey kurban verdikten sonra Odysseus’la arkadaşları, Kirke’nin Aiaie Adası’na varırlar.

Odysseus ile Kalypso


Kalypso, Odysseia’nın ilk dizelerinde, şöyle tanıtılır bize:

“Ölüm uçurumundan kurtulanlar kurtulmuştu,
savaştan ve denizden dönenler dönmüştü,
bir Odysseus kavuşmamıştı yurduna ve karısına.
Oyuk mağaralarda alıkoymuştu onu
Kalypso yüce tanrıça,
yanıp tutuşuyordu güzel peri, kocası olsun
diye.” (Od. I, 11 vd.)

Apollon ve Daphne


Baş Tanrı Zeus’un oğlu olan Apollon, güneş tanrısıymış ilk zamanlarında. Her sabah, dört tanrısal atın çektiği altın arabası ile peşinde güneş, gökyüzünü bir uçtan bir uca dolaşırmış Baş Tanrı Zeus’un oğlu. Bir gün yine altın arabası ile dolaşırken, gökyüzünde korkunç bir piton yılanına rastlamış. Yılanın büyüklüğünden ve görünüşünden korkan Apollon, tanrısal kılıcını çektiği gibi öldürmüş dev pitonu. Apollon dev piton yılanını öldürmüş ama bu sefer de vicdanı rahat etmemiş. Yılanı öldürerek tanrısallığının kirlendiğine inanan Apollon, kirlenen bu tanrısallığını temizleyebilmek için yeryüzüne inmiş ve yedi yıl boyunca burada bir kralın sürülerine çobanlık yapmış. Çobanlık yaparken, tanrıların çalgısı liri çalmayı öğrenmiş. O kadar iyi ve güzel çalıyormuş ki Zeus onu, müzik tanrısı da yapmış bu sayede.

Perseus ve Andromeda


Antik Çağ’da Etiyopya tabir edilen yer, bizim bugün bildiğimiz Etiyopya değildi; Etiyopya (Aethiopia), Yukarı Nil bölgesini veya Sahra Çölü’nün güneyini, bazen de Yafa şehri (bugünkü Tel-Aviv) civarındaki bir krallığı anlatmakta kullanılan coğrafi bir isimdi.
Mitolojiye göre, Prenses Andromeda, Etiyopya Kralı Cepheus ile Kraliçe Cassiopeia’nın kızıydı. Günlerden bir gün Cassiopeia, kızının dillere destan güzelliğiyle böbürlenerek Andromeda’nın “nereid” adı verilen deniz perilerinden bile daha güzel olduğunu söyleyiverince, Deniz Tanrısı Poseidon’un şimşeklerini üstüne çekmiş oldu.

Semele ile Zeus


Semele, Thebai kentinin kurucusu, mitolojik kahraman Kadmos ile Ahenk Tanrıçası Harmonia’nın kızıdır. Zeus’tan, Dionysos’u doğurduğuna inanılır.
Eros, Zeus’u Semele’ye âşık eder ve Semele hamile kalır. Tanrıların kendilerini ölümlülere göstermeleri felaketle sonuçlanacağı için Zeus, yüzünü âşığından saklar. Zeus’un karısı Hera, onu kıskanır. Yaşlı bir kadın kılığında Semele’nin karşısına çıkan Hera, Semele’ye arkadaşça yaklaşır ve onun güvenini kazanır. Böylece Semele, sırrını açıklar ve kocasının, bebeğinin babasının Zeus olduğunu söyler.

Eros ve Psykhe


Psykhe, Miletos kralının üç kızının en güzeli idi. Gerçekten o kadar güzel, o kadar alımlıydı ki görenler onu Aphrodite sanıyorlar ve ona tapınıyorlardı. Aphrodite, bir ölümlü ile karıştırılmaktan hiç hoşlanmamıştı. Bu yüzden bir gün, oğlu Eros’u yanına çağırdı ve Psykhe’yi, dünyanın en çirkin erkeğine âşık ederek cezalandırmasını istedi. Eros, annesinin isteğini yerine getirmek için hemen yola koyuldu.
Psykhe’yi bulduğunda, çok gururlu olan ve kimseye âşık olmamakla övünen bu genç kızı, dünyanın en çirkin, en kötü erkeğine âşık etmeye niyetliydi ancak, kalbini nişan alarak oku atmak üzereyken, Psykhe’nin güzelliği aklını başından aldı. Onu başkasına âşık etmek isterken kendisi âşık olmuştu. Psykhe’yi alıp sihirli bir saraya götürdü.